Yazmaları yasaklanmalı; ağzı kudurgan köpüğüne bulaşık,
“aşk” ı önsöz sananların.
“aşk” ı ağızlarına almaları haram kılınmalı; yenilginin
hazımsızlığını yalanla avutan bedbahtların.
“Seviyorum” diye haykırdıklarına zarar verecek denli dönmüşse
eğer gözleri; kör olmalı,
Kör olmalılar ki; ne sevdiğini sandıklarını ne de bir
başkasını göremesinler, bir daha, asla!…
“Acıdan sulanıyor gözlerim”
yalanıyla kendini avutmaya çabalayarak, eve dönüyordu. Ağzındaki kanın
tadından daha iğrençti, yenilmişliğin ezginliği. Arka sokakların ıssızlığına
sığınmış hızlı adımlarla eve dönüyordu; yenilgiyi
kabullenemeyecek kadar ezik adam.
Dilenmek için bile uygunsuz sokakta duvar dibinde oturan bir
adam gözüne ilişti. İlkin ürktüyse de kaybedecek bir şeyi kalmadığından adamın
yanından geçip gidecekti.
“Edep yahu edep!” dedi ya da dediğini sandı duvar dibindeki
adamın.
“bana mı dedin amca”
“Kime lazımsa ona söyledim ki senin ihtiyacın olduğunu
aşikar değil mi evlat”
İçinden ‘ya sabır’ geçirdiyse de sohbetin gidişatını merak
ediyordu yenilgiyi kabullenemeyecek kadar
ezik adam.
“senden mi öğreneceğiz edebi, amca”
“ben senden öğreneceğim evlat”
“İyi ya, öğren ama seninle uğraşamam akşam akşam”
“keşke, uğraştığın için de böyle deyiverebilseydin, bu hala
gelmeden evvel”
“ne varmış halimde. Sen hiç kavgaya karışmadım”
“yaralarım nerden kaldı sanıyorsun”
“anlamadım!”
“ anlayacaksın evlat; ben yaşa geldiğinde ama çok geç
olacak. Vazgeçmek en büyük erdemdir.”
“ezikler vazgeçer amca”
“hangi ezik senden daha azimli olabilir ki; bir görsen
gözlerimden kendi halini”
“uzun etme amca, anlaşılan o ki verecek bir nasihatin var;
söyleyiver de yoluma gideyim”
“daha evvel söylenenlerin hangisini dinledin ki benimkiyle
akıllanasın? Kabullen evlat; kabullen ki beni yani geleceğini yitirme” bu son
sözü oldu yaşlı adamın. Yaşlı adamı duvar diplerine düşüren hataydı yıllar
evvel. Yani bugün yenilgiyi
kabullenemeyecek kadar ezik adam olduğundan, yıllar sonra duvar diplerinde
nasihatle avunan olmuştu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder