Hayal kırıklıkları, hayat kırıntılarının arasında göze batan en belirgin anlarımızdır. Her gün yaşanabilir. Bir küçük mesajın gelmeyişi, bir güler yüzün o gün ki solgunluğu, gidenin dönmemesi ya da beklenmeyenin ansız gelişi de hayal kırıklığı olabilir.
Ama en önemlisi; sevgilinin yarattığı yıkıntıdır, ya da öyle gelir insana. Hayal kırıklıklarının başkentidir, kendi coğrafyamızda. Bir tebessüm, elinin eline teması ya da bir küçük sözcükle inşa olan evrenimiz; en küçük sarsıntıda yerle eksen olur, kapkara kalır yarınlarımız.
Yalnızlığa alışmış bedenlerimizde, savunma mekanizmamızca yabancı algılanan duygu; gün olur bağımlandığımız bir süreç olur. Eksikliği,hüsranla başlar depresyona uzar. Yalnızlığa alışmışken, tekrar yalnızlığa dönmek ölüm gelir.
Stabil hayatta düşlenmezdir; ne sonsuz yalnızlık olabilir ne de sonsuza dek onunla olabilmek. "Sonsuza dek" salt bir yalandır, dillerde karamelsi bir akışkanlıktır; ömrü kelimenin dildeki yankısından dahi kısadır.
Her gün bir doz almalıyım "SEN" den, alışkının değil, bağımlınım...
Hayal kırıklıklarıyla acırız, "sonsuza... "yalanlarıyla avunur, anların toplamında hayata tutunmaya çalışırız. Aşk'la tadlandırırız, yaşanması zorunlu hayatlarımızı...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder