Translate

Bumerang - Yazarkafe

18 Eylül 2010 Cumartesi

hayat yazarı

   Sevmeye alışkan mıyız?

   Bize yedirilen, ısıtılmış duygularla geçti hayatımızın yaşadığımız kısımları. Bir kutu içine hapsedilen ne varsa, açılmamalıydı ama saklıda kalamazdı. Bir hayat yazmaya kararlı, kalemsiz mürekkepsiz bir yazma sevdalısıydık; yarım kalan öykülerimizde tükenmez sanılan mürekkebimize suçu attık. Kayboldukça çoğalıyorduk, birbirimizi değil kendiliklerimizi arıyorduk; bir ara bir diğerimizle oyalanıp adına sevda diyorduk.
   Hüznü yazdım; sevdaya yakışıyordu, hatta mutluluktan bile daha çok yakışıyordu. Öylece kaldı, hep kaldı. Arada farklılık gerekti; ayrılıkları yazdım ama içinde yine hüzün vardı, aldatmaları ve aldatılmışları yazdım; içnde öfke vardı ve de farklıydı. Mutluluk sanrılarıyla satır sayısı artsın dedim, amma da beğeneni çıktı; sonra anladım ki bildiklerinden değildi ilgileri, sadece meraklıydılar ve de saf.
   Bir son gerekliydi; çünkü girişti, gelişmeydi ve sonra son gelirdi. Sonda etkileyicilik gerekliydi; beklentilerden fazlasını vermeliydi. Beklenen mutlu bir bitişti ki bilinmeyen biten hiç bir şey mutlu olamazdı; öyleyse mutluluk beklentilerine realist sonlar koymalıydı, çarpıcı sonlar. Bir kaç intihar, çokça gözyaşı belki ya da sonu yazmadan bırakmalıydı; bu daha beklenmedikti. Sonu olmayan, yarım kalmışlıklar.
   Yarım kalmalıydı, tamamlanmamalıydı; öyle de oldu... 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder