Translate

Bumerang - Yazarkafe

26 Kasım 2009 Perşembe

Gözlerindeki eksik hayatım

Aylar sonra onu ilk kez gördüğümde adeta kalbim duracak sandım.Gerçi o beni farketmemişti,hala arkası bana dönükken dönüp gitmeli miyim yoksa karşılaşmak için yanına mı gideyim diye düşünürken,adını haykırmama engel olamadım.Seslenişim;yerli filmlerdeki son sahne misali bir kavuşmayla sonuçlanacakçasına haykırma şeklinde onunla beraber bir kaç kişinin daha dikkatini çekmişti.Dönüp şaşkın etrafına bakınırken;gözlerimiz ilk karşılaştığında yüzümün yandığını hissettim,kalp krizi geçiriyor olabilirdim,kolum uyuşmuş mu uyuşmamış mı hissetmiyordum bile.Beni farkettiğinde bir an donup kaldıktan sonra toparlanması hızlı oldu ve ona has bir soğukkanlılıkla tebessüm ederek,sanki yaşadıklarımız,kavgalarımız hiç yaşanmamışçasına sevecen tavırla ve hzılı adımlarla yanıma geldi. İlk an onunlayken söylediğimiz ve bir süre aramızda-sanki olasılığı mümkün olmayan bir şey miş gibi-espri konusu olan "bir gün ayrılırsak ve yolda birbirimizi görürsek sakın bana elini uzatma sakın,bir yabancı gibi senin teninle soğuk bir tokatlaşmak ölümüm olur" sözüm aklıma geldi,ve sanırım oda hatırlıyordu ki;küçük bir tereddüt sonrası elini uzatmaktan hızlı bir refleksle vazgeçti. Lafa ilk o girdi,gerçi ben başlayabilir miydim bilmiyorum yada başlarsam ne derdim emin değildim,emin olduğumsa sesimin komik bir çatlama yaşaması kesinliğiydi.
"Neler yapıyorsun,görüşmeyeli" ne saçma ve ne yüzeysel bir cümleydi ama sonuçta bir cümleydi ve en azından serinkanlılıkla kurulabilmiş düzgün bir cümleydi.Cevap vermek ve de-seslenen ben olduğumdan- daha uzun ve detaylı bir cümleyle sohbeti sürdürme sırası bendeydi.
"Ne olsun işte,aynı ben aynı hayatım ve sürünmeye devam" ,lanet olası salak esprilerle zayıflığımı örtme çabalarımla kendimi ele veren çaresizliğimi itiraf edişim.Yine yapmıştım,hem de beni tüm zayıflıklarımla benden iyi tanıyan birine yapmıştım,üstelik onun karşısında güçlü görünmeye dair binlerce kez düşünmüş ve her türlü dialoğa hazırlanmış olmama rağmen,yine zayıf yine düşkün yani onun terketmesine neden olan;onun deyişiyle "terkedilmeyi hakeden" kişi olmuştum.
"Ya,öyle deme ama harika görünüyorsun" ne saçma ve ne yapmacık bir iyi niyet,ve yerin dibine geçmeyi arzulatacak kadar yapışkan bir acınma duygusu.
"Sen de harika görünüyorsun,sen anlatsana neler yapıyorsun" ne diyorum ben Allahım,al canımı burda.Gerçekten terkedilmeyi haketmişim hemde binlerce kez.Ne anlatmasını bekliyorum;senden sonra kaç kişiyle birlikte olduğunu mu,benden ayrılmakla hayatının en büyük ve ne doğru kararını almış olmasını ballandırarak anlatmasını mı,beni terkettikten sonra bana dönsün diye kişiliğimi yok eden çaresiz af dileme girişimlerimin nasıl hissettirdiğini mi duymak istiyordum.
"Benim hayatımın da senden hiç farkı olmadı diyebilirim,belkide seninkinden bile kötü,neyse boşverelim" ne demek ti bu boşverelim,ne demekti senden bile daha kötü olma hikayesi;gerçekten benim hissettiklerime benzer şeyler hissetmiş olabilir miydi? Öyleyse,benim çabalarıma kayıtsız kalma gücünü veren neydi,neden geri dönmesini binlerce kez isterken,o bir kez bile istememişti? Allahım beni sınıyor muydu,yoksa benim kendimi itiraf edişimde bir kez daha tatmin mi arıyordu?
"hadi ya,neden ki?"
"neyse ya,boşverelim.Zamanın var mı bir kahve içelim mi.Hala ekspresso seviyorsun dimi?Şekersiz ve bitter çikolata eşliğinde?"
"Bazı şeyler değişmiyor sanırım.Senden sonra anlamını yitirmiş olsalarda,tek dayanağım olduklarından vazgeçmedim" hayır hayır,oyuna gelmemeliyim;duygusallığımı saklamalıyım,en azından onun kadar iyi oynamalıyım bu seferlik.
"Yani zamanın var.Güzel biraz laflarız,iyi ki karşılaktık"
"Hayat işte ve dünya küçük"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder