Translate

Bumerang - Yazarkafe

27 Temmuz 2010 Salı

cam kenarı


   “En uzak neresi var” cümleyi duyan yazıhanedeki biletçi durup adamın yüzüne baktı, aklına Hollywood filmlerindeki sahnelerden replikler geldi: “şu arabayı takip et” ya da “bas gaza, nereye olduğu önemli değil sür şu lanet arabayı” gibi taksiciye söylenen, yada küçük kasabadan ve ailesinden kaçan çocuğun tren istasyonunda bilet alırken: “ilk trene bilet” veya “en uzak yere giden trene bir bilet” gibi. Ve biletçi yüzündeki tebessümle içinden bir fesuphanallah geçirerek, birazda arkadaşlara anlatacak bir hikaye yakaladığına sevinerek. “kars var abi yeterince uzak mı?” dedi ve merakla cevabı bekledi. “olur bir kişi bay, pencere kenarı, olsun” dedi adam, biletçideki tebessümü fark etmeksizin.

   Gece yolculuklarına bayılırdı. Gündüz çocuk sesleri, insanların yanlarında oturanlarla gereksiz dost olma çabaları, otobüslerin her terminale girme aç gözlülükleri, yol kenarında el kaldıran herkesi almaları ya da el kaldırmayanlara olası müşteri muameleleri yapmalarından nefret ederdi. Ama gece başkaydı. Motor uğultusunun ve bir basınç etkisinin kulaktaki yankısından başka bir şey yoktu, tam bir sessizlik.

   Ve camdan bakıldığında sadece karanlıkta ara sıra görünen tabelalar, yol çizgileri ve de en özeli bir kasabaya girerken; ışıkları yer yer yanan, çoğu uyumuş insanların evlerine belirli hızla geçerken konuk olabilme güzelliğiydi gece yolculuklarını güzel kılan. Bomboş sokaklar, çöpleri karıştıran köpekler, bazen sırtında gitarı bir öğrencinin bir evden diğerine gidişi, kapalı dükkanlar, elektrikçilerin pavyonvari ışıklı camekanları ve bir çok değişik görüntü adamın beynini kendi içine dönmekten alıkoyardı. Bu bir hürriyetti.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder