Adam, kadını tereddüt etmeden aramasındaki nedeni şimdi daha iyi anlıyordu. Bir terapi hiçbir ilacın, hiçbir danışmanın yapamayacağı etkinlikte bir terapi, ve hayatın adama bir armağanıydı bu kadın. “kahve içelim mi” dedi adam, kadın bekarken en çok yaptıkları şeydi, birlikte kahve içip, bitter çikolata yemek.
Kahveyle birlikte uzun uzun konuştular, kadın diğer kızların şanslılığından bahsettikçe adam kadının kocasına kıskançlıkla imreniyor ama bu kadına itiraf edemiyordu, yanlış anlaşılabilirdi ne de olsa bekar bir erkekti ve toplum bekar erkeleri sosyal piramidin en altında hastalıklı bir grup olarak görmekteydi. Kadının asla böyle düşünmeyeceğinden emin olsa da susmayı tercih etti, bundan öncekiler gibi.
“iyi geldin, sen olmasan intihar ederdim biliyor musun” dedi kadını yolcularken, kadın işaret parmağını adamın dudaklarına bastırdı: “sakın duymamış olayım sakın! Sen olmasan yaşayabilir miyim sanıyorsun, bir daha ki sefere intiharı düşünürken iki kişinin katilini olacağını unutma” diye konuşuyordu, parmağı adamın dudaklarındaydı hala. Adam parmağını öptü, vücudunun uyarıldığını hissetti ve utandı kendinden, kadın parmağını kendi dudaklarına götürdü oda öptü ve yine harika saatler saatlerin ardından, ruh eşinden ayrıldı. Adam kapıyı kapattığında hala vücudu normalleşmemişti ama mutluydu hatta morfin tadında kendinden geçmiş gibiydi.
Tüm gece konuştuklarını tekrar tekrar hatırlamaya ve her cümlenin en ince ayrıntısına dek analizini yapmaya çalıştı. Bir ara masaya geçti ve kadını yazmaya başladı, daha doğrusu kadına; ilişkilerinin ilk başlamasına neden olan yazılarından kendini anlatmaya başladı yine. Ne güzel günlerdi diye içinden geçirdi, huzur hissetti sonra kayıp ama bu gece umutsuzluk yoktu, kızlarda, intiharsa asla ama sadece bu gecelik.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder