Adı "Gizem" di, gözlerinin yeşili kaybolmak gibiydi. Erkekliğinin etkisiz kaldığı gözlerinde; ne de emindi kendinden. Tüm acıları kana kana içmişliğin, "bundan sonrası gayrı yok" der gibiydi.
Anlattı "Gizem" ağlamamak için dudaklarımı kanattım, anlattıklarında insanlık yoktu; göz yaşları pınar olsa kurutan cinstandi yaşamı. Yaşamaya mecbur bırakıldığı hayat; hayat değildi, olmamalıydı.
Yıkıcı bir güz sonrası bahara benziyordu, ışıldayan gözleri; yeşilin her tonu ordaydı sanki, böylesini ne görmüştüm ne de görenden işitmiştim.
Hala yitmemişti gamzasinin izi, binlerce mutlu hikayeyle beslenmiş gibiydiler; oysa yaşama inat, yaşanmaması gereken her şeye direnmişti. Acı yoktu yüzünde ama acıyordu canım.
Elimi ne zamandır sıkıyordu, ellerimiz ne zamandandır birlikteydiler bilmiyordum; içimin ılık ılık yaşam enerjisi ile dolduğunda farkedebildim, gözleri beni çağırır gibiydi: "Yaşa! Her şeye rağmen, özellikle de hayata inat yaşa" dediler, duydum,hissettim.
Adı "gizem" di; gerçek ismini susma yeminlisiydi. Duysam kaldırabilir miydim bunu, emin değildim. Gözlerim yanıyordu artık, direnmenin çaresi yoktu. Dudaklarım görevi devretmek istiyor: "bırak kendini, bırak bizi" diyorlardı. Elleri yanağıma değdi, ıslaktı yanaklarım; utandım. Yeşil gözleri; " sende insansın, insanlığını kaybetmişlerden değilsin. Ne mutlu sana. Kutla bunu, sevinç gözyaşlarınla" diyorlardı.
Gözleri annesinden miydi, babaannesinden mi? Soramazdım, soramadım. Sorsam rahatlıkla cevaplardı da ben cümleyi kuramaz; kurumuş boğazımı yırtan ama anlaşılır bir tek ses çıkaramazdım.
Anlattıklarını bunca zaman nasıl susmuştu; şimdi sustuklarını hatırlamayı, nasıl olurdu da kaldırabiliyordu? Güçsüzlüğümü hissettim. Zümrüt yeşili gözleri aksini söyleselerde; zayıfmışım, emindim artık.
Adı "Gizem" di; gözleri zümrüt yeşili; elleri ılık; yüreği sımsıcak; düşleri insandı ama yaşadıkları... Konuşamadım, sustum...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder