Translate

Bumerang - Yazarkafe

22 Şubat 2012 Çarşamba

"gizem" di adı


Araba hızla uzaklaşırken, kulaklarında ki çınlama ve boğazında ki kurulukla birlikte kalbi hala deli gibi atıyordu. Bir an düşeceğinden korktu fakat düşmeyeceğini biliyordu. Son kelimelerini duymamıştı, yaşlı polisin. Yanlış cümleler kurduğunu biliyordu ama zaten burada olan doğru ne vardı ki? Bu da onlardan biriydi; ya da şimdilik farklı takılıyordu.

Böylelerini çok iyi tanırdı. Kimileri direk sonuca gitmek için; parasını öderler ya da konumlarını kullanırlar. Biri işyerinin alacaklısıdır, bir diğeri patronun minnet borcunun sahibi; ama her durumda rüşvet sen olursun. Bir de farklı olmaya çalışıp da, film karakteri kesilenler vardır. Aşk katılsın isterler, tadı berbat yemeklerine. Açlık aynı açlık, çorba aynı olmasın isterler. Oysa kanmaktır aslolan; kandırılmak için sende oyna isterler. “Sen de onlardan birisin; moruk polis” dedi, Olga ve son bir kez arkasına baktı, izleyen meraklı komşulardan kaçı kendini gördü diye.

Ruslara benziyor olması bir nimetti, patronu için; bu yüzden adı ‘Olga’ olmuştu. Daha prim ediyordu. Olga’nın da işine geliyordu, Türkçe bilmiyor numarasıyla suskun kalmak. Adını kimse bilmiyordu, kendisi de kimselere söylememişti zaten. İlk geldiğinde farklı bir isim kullanmış olsa da sonradan Olga oluvermişti. Hem ne fark ederdi ki; ha Olga ha da bir başkası olmak. Hayatları gibi; geceden güne yaşayıp ölmüyorlar mıydı ruhları, varsın isimleri de ölsündü. “İsmiyle yaşardı insan, ismiyle ölürdü. İsmini senden aldılar mı; ölmeden ölmekti o zaman yaşamaya mecbur kalmak”

Yaşlı polisin bu gidişi bir başka sefer geleceğine işaretti. Bunu düşündüğü an, midesine oturan sıkıntıyı hissetti; Olga. Ama içinden ‘keşke bu gece gelseydi de bir daha ki seferi beklemekten kurtulsaydım’ diyemedi; denemezdi. Bu gece yalnız kaldığına, bu gece erken gelmiş olmasına sevinmişti. Yarın patronun küfürlerle bezeli fırçasını bile umursamamaya karar verdi.

Bir sigara yakıp balkona çıktı, bu şekilde kendini gözetleyen meraklı komşuları da mutlu edebilirdi. En azından yalnız olduğunu görürlerse daha az malzemeleri olurdu; dillerinde ve de iğrençliklerinde.

Yalnız olmayı, ‘güzel’ diye nitelendirmek ne kadar ironikti. Evinin kadını olmak isterken; ev kadınlarının ucuz rakibi oluvermişti, çocukların annesi olmak isterken; çocuğu olmasın diye ilaç kullanıp bir daha asla çocuk sahibi olamayabileceği bir hayatın içindeydi. Ter, alkol ve meni kokusunda yaşlanıyordu bedeni ama ölmüyordu. Ruhu yaşlanmıyordu ama çoktan ölmüştü; ismi gibi, gerçek kendisi gibi.

Varsın yaşlı polis bir daha gelsindi, bir daha ve sonra bir kez daha. Ne yaşlı ne genç hiç biri aynı değildi ve hiç biri bir diğerinden farklı da değildi. Bedava ya da parayla; alınan şey hiç değişmezdi. Kirlenen Olga’ydı; yani olmayan bir hayat, sonradan yaratılan, kandırılanlarında kanmak için inanmaya hevesli olduğu varmış gibi bir isimdi.

Temiz çarşaflara, kirli bedenini teslim edip uyumak istiyordu. Öncesinde yapması gereken, her gece asla unutmadığı, Olga’yı portmantoya asmaktı; yarın çıkarken aceleyle alıp çıkmak için.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder