Araba hızla
uzaklaşırken, kulaklarında ki çınlama ve boğazında ki kurulukla birlikte kalbi
hala deli gibi atıyordu. Bir an düşeceğinden korktu fakat düşmeyeceğini
biliyordu. Son kelimelerini duymamıştı, yaşlı polisin. Yanlış cümleler
kurduğunu biliyordu ama zaten burada olan doğru ne vardı ki? Bu da onlardan
biriydi; ya da şimdilik farklı takılıyordu.
Böylelerini çok iyi
tanırdı. Kimileri direk sonuca gitmek için; parasını öderler ya da konumlarını
kullanırlar. Biri işyerinin alacaklısıdır, bir diğeri patronun minnet borcunun
sahibi; ama her durumda rüşvet sen olursun. Bir de farklı olmaya çalışıp da, film
karakteri kesilenler vardır. Aşk katılsın isterler, tadı berbat yemeklerine.
Açlık aynı açlık, çorba aynı olmasın isterler. Oysa kanmaktır aslolan;
kandırılmak için sende oyna isterler. “Sen de onlardan birisin; moruk polis”
dedi, Olga ve son bir kez arkasına baktı, izleyen meraklı komşulardan kaçı
kendini gördü diye.
Ruslara benziyor olması
bir nimetti, patronu için; bu yüzden adı ‘Olga’ olmuştu. Daha prim ediyordu.
Olga’nın da işine geliyordu, Türkçe bilmiyor numarasıyla suskun kalmak. Adını
kimse bilmiyordu, kendisi de kimselere söylememişti zaten. İlk geldiğinde
farklı bir isim kullanmış olsa da sonradan Olga oluvermişti. Hem ne fark ederdi
ki; ha Olga ha da bir başkası olmak. Hayatları gibi; geceden güne yaşayıp
ölmüyorlar mıydı ruhları, varsın isimleri de ölsündü. “İsmiyle yaşardı insan,
ismiyle ölürdü. İsmini senden aldılar mı; ölmeden ölmekti o zaman yaşamaya
mecbur kalmak”
Yaşlı polisin bu gidişi
bir başka sefer geleceğine işaretti. Bunu düşündüğü an, midesine oturan
sıkıntıyı hissetti; Olga. Ama içinden ‘keşke bu gece gelseydi de bir daha ki
seferi beklemekten kurtulsaydım’ diyemedi; denemezdi. Bu gece yalnız kaldığına,
bu gece erken gelmiş olmasına sevinmişti. Yarın patronun küfürlerle bezeli
fırçasını bile umursamamaya karar verdi.
Bir sigara yakıp
balkona çıktı, bu şekilde kendini gözetleyen meraklı komşuları da mutlu
edebilirdi. En azından yalnız olduğunu görürlerse daha az malzemeleri olurdu;
dillerinde ve de iğrençliklerinde.
Yalnız olmayı, ‘güzel’
diye nitelendirmek ne kadar ironikti. Evinin kadını olmak isterken; ev
kadınlarının ucuz rakibi oluvermişti, çocukların annesi olmak isterken; çocuğu
olmasın diye ilaç kullanıp bir daha asla çocuk sahibi olamayabileceği bir
hayatın içindeydi. Ter, alkol ve meni kokusunda yaşlanıyordu bedeni ama
ölmüyordu. Ruhu yaşlanmıyordu ama çoktan ölmüştü; ismi gibi, gerçek kendisi
gibi.
Varsın yaşlı polis bir
daha gelsindi, bir daha ve sonra bir kez daha. Ne yaşlı ne genç hiç biri aynı değildi
ve hiç biri bir diğerinden farklı da değildi. Bedava ya da parayla; alınan şey
hiç değişmezdi. Kirlenen Olga’ydı; yani olmayan bir hayat, sonradan yaratılan,
kandırılanlarında kanmak için inanmaya hevesli olduğu varmış gibi bir isimdi.
Temiz çarşaflara, kirli
bedenini teslim edip uyumak istiyordu. Öncesinde yapması gereken, her gece asla
unutmadığı, Olga’yı portmantoya asmaktı; yarın çıkarken aceleyle alıp çıkmak
için.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder