Translate

Bumerang - Yazarkafe

6 Mart 2013 Çarşamba

yaz(g)ım

   En güzel cümlelerimizi susmamız öğretildi; kimse içimizde ki güzelliği bilmedi...

   Hayat denen, özü, içi geçmiş karpuz kıvamlı yaşanmaklık. Tecrübe; zührevi utançlar birikterme avunması. Bilgi; mutluluksavar antiviral kirlilik.
   Okudukça, öğrendikçe ve yaşadıkça; kat be kat mutlanırım sanmıştım. Her bilgi kırıntısını, uçurumların kenarında olanından, riski ile asla anlatılmaz serüvenler arasında olanlarına dek toplarsam; benden daha huzurlu olamaz diye aldanmışım. Şimdi okuduklarımı unutmayı, yaşadıklarımı hayatımdan damıtmayı istiyorum; mutluluk denen soyutsallık uğruna.
   Var mı gerçekten, var mısın sen? Biri, bir diğerine huzur enjekte edebilir mi? Huzur diye peşisıra sürüklenilenlerden mutsuzluk kapma ihtimaline rağmen sürece devam etmeli mi?
   Eli yanarken, acıya bağışık olmak misaliyiz. Yaşamak için yaşlanıyor, öğrenmek için kendimizden vazgeçiyoruz. Resmin tamamına bakarken ayrıntıda olanı, ayrıntıyı yakalamak isterken herkesin baktığına yabancılaşıyoruz. Akşam, sabahı; sabah, akşamı bekliyoruz. Ara istasyonlar yok ya da görülmeyecek denli hızla geçip gidiyorlar görüş açımızdan.
   Hayatından çıkarma kimseyi diyor; birisi, bir öteki de diyor ki; bırak gitsin yoksa sen kaybedersin. İyi de ikinizin de haklı ve haksız olduğu matematiksel bir ispat var mı? Hayatın ironisine dahi aykırı değil mi?
  
   Yazmayı bırakmalıyım, bırakmayı mı yazmalıyım; yoksa bırakmadan mı yazmalıyım?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder