Translate

Bumerang - Yazarkafe

24 Eylül 2010 Cuma

kalın kitap ayracı

   Birlikte kitap okuyoruz; başını kucağıma koymuş beni dinliyorsun ve ben de yüksek sesle sana "karamazov kardeşler" i okuyorum. Benim yorulduğum yerde sen devralıyorsun okuma işini. Bazan ben okurken gözlerin gözlerime odaklanıyor, okurken görebiliyorum gözlerini; "çay?" diyorsun, okumayı bıraktığım an. "olur" demekten başka seçeneğim yok; yavru bir kedinin süt isteyen hali misali kocaman açılmış gözlerine, seninle çay içmeyi de seviyorum elbette hem de her şeyden çok.
   "sigara içmediğin için seni seviyorum" diyorsun, nedenini soruınca: "ne biliyim içimden geldi işte" diyorsun. Bilmiyorum; sigara içsem de sever miydin beni? bilmekte istemiyorum açıkçası.
   "ilk gittiğimiz yeri hatırlıyor musun?" durup durup böyle sorular sormayı seviyorsun, bende hep hazırlıksız yakalanıyor uzunca düşünmek zorunda kalıyorum. "Kampüsteki 'kırmızı ev' di galiba" diyorum. Sen dudaklarını büküyorsun: "orası her zaman herkesle gittiğimiz bir cafeydi, ben onu değil başbaşa gittiğimiz yeri soruyorum" deyip sırtını dönüyorsun. Bende yüzümde gülümsemeyle- güldüğümü görmüyorsun- kulağına-birazdan sevişeceğimizi bilerek- fısıldıyorum: "carmen operası" diyorum, olabildiğince romantik ve bir o kadar erotik bir ses tonuyla. Bana dönüyorsun ama oyuna devam etme niyetindesin: "ne giymiştim?" hatırlamıyorum ama dudaklarına öyle bir bastırıyorum ki dudaklarımı sende unutuyorsun sorduğun soruyu.
   Radyo3 ü dinliyoruz uyurken; klasik müzik çalıyorlar: "klasik müzikle sevişmek erkek çocuk olasılığını arttırıyormuş" diyorum, erkek çocuk mu istiyorsun bilemiyorum fakat ben daha cümlemi tamamlamadan sevişiyoruz; olabildiğince uzun.
   "arkanı dön" diyorsun üstünü giyinirken ya da soyunurken, bana komik geliyor bu mahrem halin ama hoşuma gidiyor bu utangaç ses tonun ve hala saklanma arzun; daha bir arzular oluyorum seni, yine de arkamı dönüyor ve sana bakmıyorum...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder