Translate

Bumerang - Yazarkafe

17 Kasım 2010 Çarşamba

çikolata akideden güzel

  Yüksek sesle söylenen; "nerde o eski bayramlar", benim yarı açılmış ve çoğu zaman çapaklı gözlerimdeki; "neden bu kadar erken gelirler" e karışırdı. Aceleyle bayramlıklar giyilir, el yüz yıkanır ve büyük amcaların elleri öpülürdü ve de o sulu öpmelerin ardından tek beklenen; bunca eziyete ilaç olabilecek bir bayram harçlığıydı.
   Kimi zamanlarda uyanmak zor gelmezdi; uyanmanın zor olduğu ya da harika bir mutlulukla uyanılan bayramların farkını yada büyüsünün nerde olduğunu bir türlü çözemedim.
   Ne çok tatlı yedim, nede çokça şeker. Kapı kapı şekerde toplamadım, bayram harçlığını ise ısrarla red etmemiz öğretilmişti; içimizden almak gelse de. Babam her sabah fazlasıyla harçlık verir ve "kimseden almayın sakın" diye tembih ederdi ama paranın fazlası her zaman daha güzeldi.
   Bir bayramın sabahında harçlık veren olmadı; sanki aralarında anlaşmışlardı. İlkinde şaşırmış, ikincisinde afallamış ve üçüncüsünde bunda bir gariplik olduğuna emin olmuş ama anneme de soramamıştım. Çünkü harçlıkları almamak üzerineydi anlaşmamız.
   Hangi bayramdı ya da kaç bayram önceydi hatırlamadığım bir bayram sabahıydı; bayramların bitişi.
   Artık bayramların ne anlamı kalmıştı ne de eğlencesi; büyüklerin harçlıksız bayramları gibi kutlamak zorundaydık yada...
   Bayramları sevmeyi bıraktığımdan beri; "nerde o eski bayramları" söyleyenlere inat ben yeni bayramları hiç yadırgamadım; elbette değişmeliydi her şey ve değişen her zaman güzel olmak zorunda değildi. Bu eskiye özlemler yaşayan halaların, amcaların göreviydi; ben kendi bayramlarımı yaratmalıydım, yarattım da.
   Bayram dediğin sadece; anlamayanlara hatırlatma. Oysa insan olan ve de hatırı sorulmayı hak edenleri her zaman hatırlayanlar içinse sadece toplumsal bir ritüel.
   Kalıplar bana göre değildi, benim oyunum bambaşkaydı; bayramlarımda...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder