Translate

Bumerang - Yazarkafe

28 Ağustos 2012 Salı

Kimliksiz


    Gece hayatının kavgalarından, iğrençliklerinden o denli sıkılmış ve bıkmıştı ki; anonslara dahi cevap vermiyor, olay yerine gitmeyi gençlere-ki bir zamanlar en sevdiği olay anonslarıydı- bırakıyordu. Bu kez de farklı olan bir şey yoktu ama yine de çok yakın olmasından dolayı çağrıya tepkisiz kalamamıştı. Olay bilindik ti. Her gece yaşanan rant kavgası, yada kadın olayıydı.

   Olay yerine vardığında, çaylaklar ondan önce gelmiş olayı yatıştırmak isterken daha da alevlendirmişlerdi. Genç olmak böyle bir şeydi; deli akan kan, alttan almayı bilmeyen otoritenin yeni keşfedilen egosu ile grubun arasına girmiş hatta üçüncü taraf olup ortamı daha bir germişlerdi. Elleri coplarındaki bu çaylaklar, birazdan silahlarına sarılacaklardı; defalarca şahit olmuş hatta gençken kendisi de bir an evvel silahı çıkarabilmek adına olayın büyümesini defalarca istemişti.

    Otopark parası vermek istemeyen alkollü ve iyi yerlerde tanıdık sahibi zengin züppe, kız arkadaşının yanında bodyguardlara posta koymaya kalkmıştı. Zengin züppenin itleri, otopark sahibinin itleriyle en ilkel hayvani dürtüyle egemenlik savaşı veriyorlardı. “burası bizim alanımız” savaşıydı bu; birazdan herkesin kendince tatminiyle son bulacaktı. Çaylak polislerin olaya katkısı ise biz devletin eliyiz, gerçek otorite biziz di. Eski düzende ki polisten kaynaklı korku ve devlete olan biatı hiç yaşamamış gençlerin hala eskiyi özler şekilde, polis geldimi saygıdan herkes dağılsın beklentisi işin büyütücü ivmesi olmuştu.

   Yaşlılığın sakinliği, yaşanmışların deneyimi ile yarım bilemedin bir saatlik bir olaydı. Güzel olanı bu zaman süresince anılardan uzaklaşmış olacaktı, sonrasında olayı tatlıya bağlayıp mekan sahipleriyle çay içip yeni ahbaplar edinmiş olacaktı. Mekan sahipleri de bir komiserin tanıdıklığı fırsatını kaçırmayacaklardı. Sistem buydu, böyle olurdu.

   Olayın gerginliğinde algılanan farklılık hissediliyordu hissedilmesine de farklı olacak olan da sadece zamanı biraz daha uzatırdı. “ha yarım saat fazla ha yarım saat eksik” dedi içinden. Bir yandan farklılık olacak diye sevinse de, gece hayatlarında her daim kötülüğe dair evrimleşen şiddetten korkmuyor da değildi.

   Çaylaklar rutin asayiş olayını bulanıklaştırıp siyasi olay sınırına getirmiştiler. Olay yerine terörle mücadele ve çok daha abartılı olarak özel harekât polisleri de gelmişlerdi. İşte olay şimdi gerçek bir korkulacak vaka halini almıştı. Bu kadar kalabalıkken arabaya atlayıp gitmeyi düşündüyse de, olay yerini sessiz terk etmeyi hazmedemezdi.

    Kavgayı ayırmaya çalışan otopark itlerinden biri, eski bir aranan çıkmış; kimliksiz ve yirmi küsur yıldır kayıp teröristi bulmuş çaylaklar; vatani görevlerini yerine getiren kahramanlar olmuşlardı. Aslında olay yerine gelen terörle mücadele tüm takdiri toplayacak, çaylaklarsa elleri boş ve görev şevkleri azalmış olarak olay yerinden ayrılacaklardı. Çaylaklara kalan, bir daha ki sefere bulundukları yerinin farkında olmalarını sağlayacak deneyim olacaktı.
  
    Kimliksiz, kayıp yaşamı seçen yeni hayatı arayan çok pişman vardı bu şehirde. Pek çoğu bilinirdi aslında, bilmezden gelmek çoğu zaman tercih edilen en iyi yöntemdi. Kaybolmak adına etliye sütlüye karışmaz, sakin insanlar oluverirlerdi. Ama çaylaklar cahil oldukları ölçüde yüksek perdeli kargaşayı severlerdi; hayati cehalet ya da toyluk denen buydu.

    Komiserin birkaç kez gözüne takılmış sessiz bir çocuktu olayın odağındaki. Devlet düşmanı olma ihtimali asla olmayan bu ezik ve zararsız adamı sıkıştıran çaylakları boğazlayası gelmişti. Güzel bir fırçayı hak ediyorlardı ama zamanı değildi.
   ...
   ...

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder