Translate

Bumerang - Yazarkafe

12 Kasım 2012 Pazartesi

keşke'lerim

   Yüzün bir hayal. Gözlerimin önünden geçiyorsun. Battı batacak bir gemi. Hani batmaz derdin ya, "batmayız asla"ydık senle, değil miydik?

   Kusurlu yaradılışlı dünyalarımızda kusursuz sandık kendimizi, bazense Tanrı! Oysa ne basittik, öyle ya birer çürüyen organizma değil miydik? Sana basitte diyemem, ölümlü olduğunu ise hiç dilime değdiremem; kıyamam sana.


  Mavi yada kırmızı; soru basitti ve bir film repliği klişeliğindeydi. Oysa bu kadardı hayat. Ya gerçeği, yalın ve tüm acımasızlığında gerçeği görmeyi kabullenecektin yada yalan bir hayata adım atıp, bu soruyu hatta yaptığın tercihin sonucu olduğunu dahi unutacaksın. Bir yalanı yaşamak, yaşanılanda ki tüm yalanları temizlemek.
   Kırmızıyı aldım elbette, sende tahmin etmişsindir kendinden emin olarak.
   Soruyu soran da biliyordu kırmızıyı alacağımı, bildiğini bildiğimden elim maviye gitti ilkin. Blöf yaptığımdan emindi, sakindi.
   Önceleri günde tek dozdu, harikaydı. "Aptallar" diyordum benim görebildiklerimi göremeyen, kandırılmışlara. Sonra... Artık tek doz yetmez olmuştu, gerçeğe panzehir olan yalanları arayan, tükenen beynime. Ne ızdırapmış oysa, gerçek denen lanet! Ne büyük lanetmiş, herkesi kandırabilen beni; hiçbir şeyin kandıramaması.
   "Keşke" lerimden hiç kurtulamadım ki şimdi de bir tanesini kullanıcam; keşke maviyi alsaymışım.
   Acaba maviyi alınca "keşke kırmızıyı alsaydım" de miydim?

1 yorum: