Translate

Bumerang - Yazarkafe

6 Aralık 2012 Perşembe

İçinde yok olmak

   Dilin sustuğu, tenin tenden ruha aktığı anlar...

   Dokunmakla somutlanıyor yaşam. Anlam yüklediğimiz her soyut kavramı, algılarımıza açan tek dürtüdür; dokunmak. Bir et, biraz deri ve vücudun her nevi sıvısından ötedir; tenin tene değdiği şehvetengiz mahrem anı.  Hayat bulur; can canda. Kalp koşar adeta; ölüm yokmuş gibi, beyin uyuşuverir; bilmekten sorumlu hatıraların deposu değilmiş gibi, kasılır tüm beden; her an yok olup sevgilide yeniden yaratılmayı bekler misali.
   Ne düşünür O an, insan veya neler? Zamanın izafiliğinde kaybolur, iki insan. İkisinin de evreni bambaşka kapılara açılır ama tek yoldan giderler; özgürlüğe. Ruh, bedeni; bedensel hazla ironikçe terkeder. Kavramlar, tenlerin ateşinde eritilip; var olmayan bir hacme hapsedilir, sonsuzmuşçasına büyük bir enerjiyle.
   Yok olmak ister insan; sevgilinin içinde bir yerlerde. İlkinde kabullenmez ya sevgili ama umut vardır, öyle demiştir sevgilinin teni. Tenler dile gelip, şarkılar söyler kulakların duyması mümkün olmayan en yüksek oktavda. Kulaklar duymaz ama çınlar, hissettikleri dalgalarla.
   Yaşamda nadir bulunan anlardandır; acımasız doğanın insana bahşettiği. Bir tek anı ziyana gelmez; ne biraz fazla ne de bir dirhem eksik. Kararında ve O anda olmalıdır; çünkü tekrarı yoktur.

   Var olmak için yok olmaya gitmektir; asla itiraz kabul etmeyen. Sevgilinin "gel" demesidir; çağlayan misali, sevgilinin teninden sevgilinin evrenine giden. Tüm yasalara inat, vurgun gibidir; sarhoşluğunda çelişik bir sancı barındırır. Onsuzluk yokken evvelinde;  onsuz olunmaz artık kendi evrenlerimizde.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder