Translate

Bumerang - Yazarkafe

10 Ocak 2013 Perşembe

El(de)veda

   "Her elveda dediğimde/biraz daha ölüyorum..." türkçesi buydu ya da ben öyle çevirdim. Melodisiyle yeterince inciten, söze gerek bırakmayan bir parçaydı.
   Her gözün üzerime işlediği, mekanda yalnız oturulan tek masa benimkiydi ve tek yalnız da bendim. Gecikmeme neden olabilecek bir karım veya bir sevgilim olmadığından, ya da kim bilir yalnızlığıma acıyan gözlerle temastan kaçınmak için, en ön masayı almıştım daha doğrusu çiftlerden çalmıştım.
   Sahnede sesiyle, fiziğiyle baştan çıkarıcı kadını dinliyordum. Alkol ikindisinden ayıltıp, farklı bir sarhoşluğa salıveren kokusunu duyumsayabiliyordum. Ara verdiğinde masama gelip, neden yalnız oturduğumu sorduğu bir düş kurdum ama sahnenin arkasında kayboldu. Öyle ya filmlerde olurdu böyle sahneler yada pavyonlarda. Paralı adamların, paralarıyla masalarına oturtabileceği, iğrenç gerçek hayatın arka sokaklarında olabilirdi ancak.
   Ben hiç birine ait değildim, ben hiç kimse bile değildim.
   Sahi göze alabilir miydim; masama oturan kadının platonik belalısının belasını ya da ister miydim kim bilir kaç erkeğin masasına ve düşlerine konuklukta, görece, çokça kirlenmiş güzel bir kadını?

   Geçmişi, sorulmayacak kadar belirgin kirli bir kadının yeni temiz hayatı mı  yoksa tertemiz bir hayattan gelip kirlenebileceği dünya da paranoyayla yaşatan bir kadın mıydı istediğim?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder