Translate

Bumerang - Yazarkafe

31 Mart 2013 Pazar

adını çekmecemde saklıyorum


Bir çekmece dolusu hüzün düşün. Öyle küçümseme hemen; çekmece nedir ki deme sakın, büyük laf etme. Üst üste koy kaç kağıt eder, kaç kağıt dolusu cümleler, her cümleye dizi dizi kelimeler ekle; işte sana dolusun doluya hüzün.

“Sana bir yüz lazımdı. Önce kapkara gözlerle başladım, sonra rengi açıldı zamanla. Ya açık renklilerden, ne biliyim mavi mesela ya da yeşil gözlülerden hoşlanıyorum sandım ama sonra gözlerinin rengi resminle solmuştu, çok sonra yüzün kaybolduğunda anladım.”

 Kaç sevda sığar, kaç sevda yazılmıştır bir düşün. Sevda iyi güzel dedin ya, doğrudur; bitir şimdi onca sevdayı, hele bir bak ardın sıra; daha büyük hüzün mü var be?

“El lazımdı sana. Şöyle ince parmaklı, beyaz ama bembeyaz tenli kadifemsi eller. Sahi ya ellerinin kokusu da olmalıydı, hemen yazdım yani çizdim ya da düşledim diyelim hiç farketmez. Gülseler debirileri, düşlemek kusursuzu ister; ne paradır sermayesi ne bir sınırı vardır. Düşledim işte. Beyaz kadifemsi eller, dağ yeli gibi kokmalı; şöyle her mevsimin her günü başka başka baş döndürmeli. Kimi zaman çiçek, kimi zaman kar kokmalı.”

Yitirilen dostları, dost sanılıp arkandan vurulmaları, yarım kalmışlıklara bir de “keşke” leri ekle. Dur daha bitti sanma; adaleti vardır denilen dünyanın türlü türlü adaletsizliklerine suskun kalmaları, sevip sevilmemeyi; sevmeden sevmiş gibi görünmeleri de yaz. Sana “AŞK” dan dem vuranların, maddiyatına kanıp zamanı gelip de olmayan hiçbir şeyin için seni terk ettiklerini de sus. Sus, ardı ardına kaç cümle susabilirsin, boğulmadan iki yutkunma arasında?

Ne ızdıraptır, ne büyük elemdir; bağıra bağıra ağlanabilecek ne var ne yok, susmak. Tabutun içinde “ben ölmedim gömmeyin!” diyememek gibidir. Gibisi çok, aynen ta kendisidir.

“İsim, bir de ismin olmalıydı. Değil mi ama? İsim bulmak işin en özeliydi. Sıfatların hepsini içermeli ama özel olmalıydı. Çarşı da pazarda kulağa çarpmayan türden. Her duyan;  ne varsa zihninde onunla başbaşa kalmalıydı. İsminle, zihinler kamaşmalıydı. Kar kokusuna menekşe kokusu sinmiş gibi yahut gurbette ki beklediğinden tam umudu kesecekken kapısı çalınan kızın sevdiğini görmesi gibi, bir babanın oğluyla balığa çıktığındaki gözlerindeki ışıltı gibi bir isim. Düşündüm, evet çokça düşündüm ve karar verdim. Adın ……. olmalı; eminim.”

Hikaye yazılmaz, yazsan okuyacak tek cesaretli bulunmaz. Anlatmaya kalksan- ki anlatamadığından o çekmeceye girmediler mi-, kimse dinlemez; emin ol hiç kimse. İlk cümlende dost kalmaz, arkadaş zaten olmadı o saatten sonra olsa da durmaz.
Yani bir çekmece dolusu; “SUS” un var. Sus susabildiğin kadar; yahut yaz susmak zorunda olduğun kadardan çok çok az, o kadarı bile çok ya bir adem oğluna yahut havva kızına.

“Düşündüm, çok düşündüm ve karar verdim. Adın;”

Hüzün…

“…olmalı; eminim.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder