25 Ağustos 2010 Çarşamba
Aidiyet
Sıcaktan eriyen çikolatanın, buzdolabına konunca kalitesi düşmesin diye oda sıcaklığında yiyebilme çabası misali; yüzüme gözüme bulaştırdım hayatı, elbette zevk aldığımda oldu, ama başka türlüsü olmasını arzuladığımda.
Hayali arkadaşımı kişisel gelişim kitabı okurken yakaladım, benden kurtulmayı düşünüyormuş gizliden ve birden fazla arkadaşlarla çokça eğlenceli gezmeler istiyormuş, ben sıkıcıymışım ve de bir tek kişiymişim; yani yoktan biraz fazlaymışım.
Aşkı yanlış anlamışım, seksi de; ikisi farklıymış ama aynı da olabilirlermiş. Hala bilmiyorum sanırım, öğrenmek için kime sorsam; cevap vermek yerine ...ir git diyorlar, AŞK stresli bir şey her halde?
Gazeteyi sabah okumak gerekliymiş; sanki tazeliği geçiyor da, ya da akşama farklı bir gazete daha çıkacak mı ki sabahkini bitirmeyene akşamkini vermesinler.
Kızlara çiçek vermek, bir zamanlar canlı olan bir organizmanın sistematik cinayetine ortak olmakken; üstüne para vermek gerekiyormuş ve de ne kadar çoksa kucağındaki ölü organizmalar kızın seni öpmesi o kadar garantiymiş hatta fazlası bile olabilirmiş; fazlası kimi yada neyi öldürmeyi gerektiriyor acaba?
Buraya ait değilmişim; işte buna itirazım yok, kesinlikle buraya ait olmamalıyım. İyi de sorun burda daha dertli bir hal alıyor; ben nereye aitim ve burda işim ne?
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Çok beğendim yazılarını.
YanıtlaSilBen geldim... :)
Bi de bu sorunun cevabı yok ki...
Burada işim ne benim?