Translate

Bumerang - Yazarkafe

7 Şubat 2011 Pazartesi

monolog

   İçimde; içinde bir sıkıntının varlığına dair bir sıkıntı var. Uyandığımdan beri aklımdasın, rüya da seni görmüşolsam mutlaka hatırlardım ama bu normal bir uyanışta değildi hani. Telefonumu o kadar sık kontrol ediyorum ki; 21:21, 22:22 ve en son 00:00 ı gördüm. Arada 23:23 kaçırdım ama sanırım sen değildin neden, çay doldururken kaçırmış olmalıyım. Sahi inanmalı mıyım, ne dersin?
   Bir dizinin iki bölümünü izledim ve birde film. Dizi senin sevmediğin türdendi; altyazılı ve içinde bilimsel izler, bir sürü kafa karıştırıcı şeylerden olan. Filmse sadece benim izlemem gereken türdendi; içinde aşk yoktu, kurgu kopuk ve de filmin anlatımı tersten başlıyordu. Yine de beynimin sana endeksli hücreleri sendeydiler.
   Dışarı çıktım bir ara. Markete gidiyordum, arkadaşın tekiyle rastlaştık; bir şeyler içme teklifini ne kadar geri çevirsem de çokta direnemedim ve gittim. Çokça pişman oldum ve onunlayken o kadar sıkıldım ki seni dahi düşünmeyi unuttum; affet lütfen olur mu?
   Uzun zamandır okunmayı bekleyen kitabıma nihayet başladım ama ne yalan söyliyim şimdilik sarmadı. Bilirsin yarıda asla bırakmam hiç bir kitabı; sıkıcı bir kaç gün daha bekler beni. Kitaba çokça ara verdiğim yerlerde sana yollayamayacağım mesajlar yazdım; hafıza dolu uyarısında elim gitmese de bir kaç tanesini silmek zorunda kaldım. Sanırım yeni bir telefon alma zamanı ama buna da kıyamam ki; senin dokunuşların hala orda!
   Balıkların suyunu değiştirdim; çok büyüdüler ve yeni arkadaşlarıda var artık, onlarda hızla büyüyor. Biraz belim ağırdı; senin hatırladığın akvaryum yok artık, sahi söylemedim sana dimi? Özür dilerim unutmuş olmalıyım; yeni ve kocaman bir akvaryum aldım, hani senin sevdiğin oval camlı ve genişçe olandan. Geldiğinde sana sarılıp izlemeyi sabırsızlıkla bekliyorum.
   Nevresimleri ve çarşafları en az hafta da bir yıkıyorum. Hala şu deterjanın keskin kokusuna ısınamasam da markasını değiştirmedim; senin aldığını almaya devam ediyorum. Pazarları toz alıyorum, camları siliyorum; iki gece de bir banyo ve tuvaleti dezenfekte ediyorum, merak etme tuz ruhuyla çamaşır suyunu karıştırmıyorum artık.
   Sana anlatmam gerekenleri en ince detayına kadar not alıyorum; sürekli kağıt kalem cebimde. Geceleri sana mektuplar da yazıyorum; altlarına tarih atıyorum, sanırım çok seveceksin. Bazılarının içine çiçek koydum kurusunlar diye; en çokta nergis.
   Şimdi yine sensizlikle düştün aklıma, telefonumu kontrol etmek istemiyorum. Saatin dijital umuduna ihtiyacım var ve biliyorum ki düşündüğünü, düşünmeme denk gelme saati yakın. Kimi kandırıyorum ki zaten direnemiycem; evet 01:01 biliyordum. Sende beni düşünüyorsun di mi? Eğer öyleyse sende saatine bak ama değilse ...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder