Translate

Bumerang - Yazarkafe

5 Ekim 2011 Çarşamba

tane ve koçan

   Bir koku da bu kadar hatıranın canlanmasına ve bu denli içinde kırılgan olduğuna çok şaşırdı. Bir an durdu ve kokunun geldiği yöne baktı. Babası geldi aklına,mısırcının önünden geçtiklerinde babasından sadece iki kez mısır istemişti. Babasının "şu an olmaz kızım, sonra tamam mı?" deyişine üzüldüğünü hatırlayıp daha bir hüzünlendi. Çok sonra anladığı mısırı sonraya bırakan babasının çaresizliği süt darı kokuyordu.
"Evrim hanım geliyor musunuz?" anıları kesen sese yöneldiğinde, beş yıldızlı bir otelde toplantı yapan ve yıllık geliri yüksek işkadını oluvermişti; küçük kız çocuğu. ah keşke beni bu halde görebilseydin babacım, seni üzdüğüm için affet lütfen. Mısır isteyen ağlak kızını bağışla gariban babam diye içinden geçirirken, boğazında asılı kalan düğümü yudumladı. Gözlüklere güvenip gözlerine elini götürmedi, hafif nemli olsalarda farkedilmezdi emindi.

Bugün 12 yıl oluyordu, mısır arabasını -ki ona darı ekmeği teknem diyordu- babasından alalı. Kendisi ve diğer 4 kardeşini büyütmüş adam etmişti bu baba yadigari. Babası okumasını istemişti ya; o bir an evvel okul bitse-bu yüzden atılmıştı- de babamın yükünü hafifletsem diye düşünürdü.Önünden geçen ve bir mısır alma ihtimalinden ötürü veli nimet saydığı her insana özenen bir satıcı olmuştu. Lüks bir otelin önünde yer tutmak için işgaliye ödemeye gittiği zabıtadan red cevabı almış ama birilerini illlegal görmesini öğrenmişti ki şuan tezgahını zabıtadan kaçırmak zorunda değildi. Her şey gibi burda da hesap hatası olması mümkündü ve bu hatayı yapmıştı: zenginler mısır yemiyordu. Aslında yiyorlardı ama onlar 2 liralık mısıra içerde mısır tarlası fiyatı ödeyip tane mısırların baharatlanmış soslanmış teryağlı yeni halini seviyorlardı. Aslı özentiydi ve bir süre sonra baba yadigari koçanlı mısır itibarını geriye alacaktı, sadece zaman meselesiydi hakana göre.

Mısır yiyemediğinde babasını inciten kız artık mısır yerse karizmasını kaybetme korkusuyla es geçiyordu tezgahı.
Güzel ve alımlı ama asla kendine bakmayacak, mısır dahi almayan kadınları düşlüyordu mısırcı.
Babacım affet beni, babacım canım benim.
Allahım ne güzel bir kadın, kokusu bile asla tanımadıklarımdan, ne olur biri bir kez baksa bir laf etseler benle, mısırda almasalar olur. Zaten parasını da alamam eli elime değerde msır elimden düşer diye.
Neyse kendine gel, Evrim. Hadi adamlar bekletmeye gelmez, duygusallaşma.
oğlum sen kimsin ki; salak mısırcı. Bak işine, hatuna bakma başına bela alırsın, tezgahını senide silerler bu kalantorlar. Allah bilir ya hangi zenginin karısıdır.

"Kusura bakmayın beklettim sizi, recep bey. Özür diliyorum, buyrun lütfen konferans salonumuza geçelim, sunum başlamak üzere....."

"Mısır, süt darı, süt mısır sıcak çok sıcak....."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder