Translate

Bumerang - Yazarkafe

2 Şubat 2012 Perşembe

başlıksız olmalı...



Sevgili günlük

Ne çok isterdim; “sevgili günlük” yazarak başlayabileceğim bir günlüğümün daha henüz çocukken olmasını. Minik bir kızın ilk kalp çarpıntılarını yazabileceği, yaramaz erkek kardeşten köşe bucak saklamak zorunda olacağım, belki de tatlı küçük bir kilidi olan bir sırdaşımın olmasını öyle çok isterdim ki. Şimdi sayfalarını çevirip; belki ağlar belki de o tasasız günlerin saflığına güler eğlenirdim.

Komşu kızların oyuncak bebekleriyle oynadığımız, hatırlayabildiğim yaşlarda, hayal dünyamıza konuk olan babamın; “görüyor musun çapkını, kızlardan bir dakika bile ayrılmıyor” diyişini ve sevecen bakışlarındaki sıcaklığını hala anımsarım. Bu güzel zamanların, yine babamın ama bu kez sert bakışlarıyla ve anneme bağırmalarıyla son bulduğu zamanlarda hala içimde bir yaradır. Artık evde huzurun kalmayışı, evde var olan tüm sorunların benden kaynaklandığını düşünen ağabeylerimin ve- Rukiye ablam hariç- ablalarımın nefretle bakan gözlerinden kaçmak için hala gözlerimi yumasım gelir. Ah Rukiye ablam, kurban olduğum…

“sevgili günlük” niye ağlama demiyorsun, bak yine ıslattım yapraklarını. Bilerek mi yapıyorsun; tuzlu gözyaşım seni de beni de yok ediyor farkında değil misin? Neyse…

Önce akrabalarımın, sonra mahallelinin bana aşağılık bir günahkar gibi bakışlarını, annemin komşu teyzelerle bin bir ümitle hoca hoca gezdirişlerini, abimlerden dayak yediğimde sessiz kalan babamın onaylayan tavrını nasıl unutabilirim? Tabi ya, haklısın. Şefik dayım, canım benim, babamla anneme: “bu çocuğu yıpratmayın yazıktır, Yaradan böyle uygun görmüş, günaha giriyorsunuz” dedi diye bir daha eve gelemeyişini hatırlamaz olur muyum? Anam gizlice gitti diye az mı dayak yedi babamdan, tabi arkasından bende nasibimi almadım değil.

Okulda ki ilk aşkım, ya da ilk günahım mı demeliyim. Evet, aşk dememek konusunda anlaşmıştık, özür dilerim. Dilim varmıyor ama hormonlarının kontrolünde belki de diğerleri gibi eşek peşinde koşacak bir hergeleye aşık olduğumu sandığım ve geri dönüşü olmayan ilk deneyimim; neden hatırlattın ki şimdi günlük, sana artık nasıl “sevgili” diyebilirim söyler misin?

Keşke her yazdığımla sayfalar dolusu hatırama sahip olabilseydin, her defasında tek kâğıtlara yazıp sonra yakmak zorunda olmasaydım. Ama bana kızma, biliyorsun etrafımızda ki kötü gözleri. Adını söylemesen olmaz di mi? Ne derdin var anlamış değilim; tamam evet Yılmaz’dan bahsediyorum. Gerçekten yanlış tanıyorsun. Neyse artık bunu seninle tartışmamak için kendimce karar almıştım. Hayır kaçmıyorum ve evet haksızsın; neyse zaten seni yakma zamanımız da gelmişti.

Hoşça kal sevgili günlük, her şeye rağmen içimi bir tek sana açabiliyorum ya; sağol…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder