Sevgili günlük
Ne
çok isterdim; “sevgili günlük” yazarak başlayabileceğim bir günlüğümün daha
henüz çocukken olmasını. Minik bir kızın ilk kalp çarpıntılarını yazabileceği,
yaramaz erkek kardeşten köşe bucak saklamak zorunda olacağım, belki de tatlı
küçük bir kilidi olan bir sırdaşımın olmasını öyle çok isterdim ki. Şimdi
sayfalarını çevirip; belki ağlar belki de o tasasız günlerin saflığına güler
eğlenirdim.
Komşu
kızların oyuncak bebekleriyle oynadığımız, hatırlayabildiğim yaşlarda, hayal
dünyamıza konuk olan babamın; “görüyor musun çapkını, kızlardan bir dakika bile
ayrılmıyor” diyişini ve sevecen bakışlarındaki sıcaklığını hala anımsarım. Bu
güzel zamanların, yine babamın ama bu kez sert bakışlarıyla ve anneme
bağırmalarıyla son bulduğu zamanlarda hala içimde bir yaradır. Artık evde
huzurun kalmayışı, evde var olan tüm sorunların benden kaynaklandığını düşünen
ağabeylerimin ve- Rukiye ablam hariç- ablalarımın nefretle bakan gözlerinden
kaçmak için hala gözlerimi yumasım gelir. Ah Rukiye ablam, kurban olduğum…
“sevgili
günlük” niye ağlama demiyorsun, bak yine ıslattım yapraklarını. Bilerek mi
yapıyorsun; tuzlu gözyaşım seni de beni de yok ediyor farkında değil misin?
Neyse…
Önce
akrabalarımın, sonra mahallelinin bana aşağılık bir günahkar gibi bakışlarını,
annemin komşu teyzelerle bin bir ümitle hoca hoca gezdirişlerini, abimlerden
dayak yediğimde sessiz kalan babamın onaylayan tavrını nasıl unutabilirim? Tabi
ya, haklısın. Şefik dayım, canım benim, babamla anneme: “bu çocuğu yıpratmayın
yazıktır, Yaradan böyle uygun görmüş, günaha giriyorsunuz” dedi diye bir daha
eve gelemeyişini hatırlamaz olur muyum? Anam gizlice gitti diye az mı dayak
yedi babamdan, tabi arkasından bende nasibimi almadım değil.
Okulda
ki ilk aşkım, ya da ilk günahım mı demeliyim. Evet, aşk dememek konusunda
anlaşmıştık, özür dilerim. Dilim varmıyor ama hormonlarının kontrolünde belki
de diğerleri gibi eşek peşinde koşacak bir hergeleye aşık olduğumu sandığım ve
geri dönüşü olmayan ilk deneyimim; neden hatırlattın ki şimdi günlük, sana
artık nasıl “sevgili” diyebilirim söyler misin?
Keşke
her yazdığımla sayfalar dolusu hatırama sahip olabilseydin, her defasında tek
kâğıtlara yazıp sonra yakmak zorunda olmasaydım. Ama bana kızma, biliyorsun
etrafımızda ki kötü gözleri. Adını söylemesen olmaz di mi? Ne derdin var
anlamış değilim; tamam evet Yılmaz’dan bahsediyorum. Gerçekten yanlış
tanıyorsun. Neyse artık bunu seninle tartışmamak için kendimce karar almıştım.
Hayır kaçmıyorum ve evet haksızsın; neyse zaten seni yakma zamanımız da
gelmişti.
Hoşça
kal sevgili günlük, her şeye rağmen içimi bir tek sana açabiliyorum ya; sağol…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder