Translate

Bumerang - Yazarkafe

25 Eylül 2012 Salı

mantığın AŞK rengi

   İroniyle besleniyordu adeta, "olmaz" denileni seviyordu; hayat.
  
   Bir cenaze evinde taziyeye gelenlerden biriydim; biriydi. Gözlerine uzun -yada ben öyle sanıyordum-süre takıldığımda, bakışlarını esirgemedi benden. Annesi vardı yanından, birde abisi. Sıcaktı, içimi ısıtan bir dokunuştu; gözleri.
   Bir ya da ikinci kez önümden geçipte, mutfaktakilere yardıma gittiği sırada arkasından daldım bende. Önce başkalarıyla konuşup, bolca bakıştık. Sudan bir nedenle yine mutfaktaydım ki; "anlaşılan tanıştırılma işini kendimiz yapıcaz" deyip girdim, hiç olmadığım rahatlıkla. Bekliyordu, güldü ve kısa bir "memnun oldum" öldürüp uzun cümlelere geçtik.
   Bir kaç gün sonrasına, tertiplenmiş bir buluşma ile ortak tanıdıklarımızla; hiç olmazsa matemsiz pozitif bir ortamda sohbeti, "bize" indirdik. Her dakika da daha bir daldım gözlerine, çok da suskun durdum. O konuştukça şükrettim; kriterlerle kalıplara girmiş hayatımın bu hayatta karşılığı varmış diye.
    Benim istediğimdi; belki de fazlası. Rahattı benimle konuşurken, memnundu da. Hissedebiliyordum; benim Ona hissettiklerimi, Onun da bana hissettiğini. Bir düşte kaybolup gerçekleşmek gibiydi.
   Mesafe vardı bir tek; aşılması gereken, bir de zaman vardı; şartların olgunlaşması için beklemek gereken. Hissedebiliyordum, tüm uzaklığına rağmen; beklemiştim umudum yokken bunca zaman, beklerdim umutla ama çok daha kısa zaman. Kavuşmak kalmıştı; bizim dışımızdaki hayatın olurunu bekleyen, onay verir miydi ki?
   Haykıramıyordum ilk aşık olduğum yaşlardaki gibi fakat biliyordum ki bu çok daha kuvvetliydi. Korkmuyordum artık, melankolikse hiç değildim.
   Zamanla aşılacaktı mesafe, olgunlaşacaktı birlikteliğimizin altyapısı. Mantık Aşkı doğuracaktı; "aşkın gözü kördür" diyenlere inat, görebiliyorduk birbirimizi. Mantık ve Aşk aynı potada eriyecek, bambaşka tatları var edecekti. Birbaşka renk olacaktık; daha evvel hiç keşfedilmemiş olan.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder