Translate

Bumerang - Yazarkafe

31 Ocak 2013 Perşembe

gerçekten rüya

   Adam uyanınca, kızın gözleriyle karşılaştı. "lanet olsun, lanet olsun" diyerek yataktan fırlamak istedi ama daha doğrulamadan yorgana takılıp yere düştü. Düşerken yatağın bir metre ilerisinde, adamın uyurken izlemek üzere aldığı, akvaryumun altındaki sehpaya kafasının arkasını vurdu.
   Kız adamdan da fazla şoktaydı. Daha önce de bir kaç defa uykudan garip ve şuursuz uyanmıştı adam ama bu denli bir tepkiyi ilk kez veriyordu. 
   Kız yataktan düşer gibi adamın yanına indi. Adam kızdan korkarcasına arkaya gitmeye çabalıyordu, akvaryuma dayandığından daha fazla geri gidemiyordu. Kız eliyle, adamın kanayan başına ulaşmak istiyor ama adam, kızın elini itiyordu. Kız ağlıyordu, adam nerede olduğunu anlamaya çabalar gibiydi. Kız adamın başını, kanlara aldırmadan, göğsüne yasladı. "geçti, geçti. bak yanındayım, kabus gördün" diyerek adamı teselliye çabalıyordu. Oysa adam rüyanın değil, uyandığı yerin şokundaydı.
    Adam; kızın korkudan, heyecandan inip kalkan göğsünde ağlayışlarını dinliyordu. Kafasını netleştirmeye çabalıyordu ama hiçbir görüntü bir diğerine uymuyordu. 
   Kızın sakinleşmesinden fırsatla, kızın göğsüne dayadığı başını geriye çekip, kızın gözlerine baktı. Kız hala ağlıyordu. Bir gözden bu kadar yaş akışına her zaman şaşırdığını hatırladı. 
   "tarih, tarih ne. Hangi yıldayız" diyebildi. Kız, adama cevap vermekte gecikecek kadar şaşırdı bu soruya. Kekeleyerek  de olsa: "iki bin, iki bin beş" diyebildi sadece. Adam bağırdı: "NE, NE DİYORSUN SEN YA".
   Kız şaşırsın mı, korksun mu bilememiş ve ağlamaktan çatallı sesiyle: "neyin var, lütfen böyle yapma beni korkutuyorsun" diyebildi, duyulur duyulmaz bir sesle."tekrar uyumak ister misin, yatağa gel istersen"  kıza iyi bir çözüm gibi gelmişti, öncekiler bu kadar uzun sürmese de biraz daha uyumak iyi gelmişti.
   Adam telefonuna uzandı; bu kendi telefonuydu, biliyordu ama değiştirmiş olmalıydı bu telefonu; eski telefonuydu bu çok eski telefonuydu. Etrafına defalarca bakındı, her şey ama her şey çok tanıdıktı; bir tek farkla, eşyalar ve hatta kız bile eskide kalmış olmalıydılar.
   Kız, içeriden temiz bir bez getirdi (sargı bezi almalıyım diye düşünmüştü) adamın kanayan başına bastırmaya çalışıyordu. Adam kızdan gözlerini ayıramıyor, burada olduğuna inanamıyordu. Çok sık olmuyordu. Birlikteliklerinin dört yılı aşkın süresi içinde bu üçüncü ya da en çok dördüncüydü. Bu kez farklıydı, çok farklıydı. Kız; psikolog, psikiyatr ve belki bir hocaya bile gitmeliyiz diye düşünmeye devam ediyordu, adamın kanamasını durdurmaya çalışırken.
   Adam bezi kızın elinden aldı ve kendi bastırdı, kanayan kafasındaki yarasına.Kız içeri gidip eline yıkadı, geri döndüğünde yatağa oturdu. Ayaklarını karnına çekip adamı izlemeye koyuldu. Adam da kızı seyrediyordu; eliyle yaraya tampon yapan bezi tutarken, sırtı hala akvaryuma yaslıydı. Kalkmaya cesaret edemiyordu. Açlığını hissetti, bir an içi geçer gibi oldu ve bayılacağını sandı. Kız bir şey demiyor, kımıldamadan adamı seyrediyordu; gözlerinden yaşlar yanaklarına süzülmeye devam ediyordu.
    "2005, emin misin?" diyebildi adam. Ne cevaba inanabiliyordu ne de kızın yatağında uyanmış olmasına. Ama kız tam karşısındaydı, ayrıldığı kızdı ve şuan hiç ayrılmamışlar gibi aynı yatakta uyanmışlardı ki kız hala o yatakta kendisine bakıyordu...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder