Translate

Bumerang - Yazarkafe

21 Temmuz 2010 Çarşamba

öykünmek(III)


   Yine kalemi eline alıp,bu gece uzun uzun yazıcam diye düşündü. Önce çaydan evvel yazdıklarına kısaca göz gezdirip kaldığı yeri yakalamaya çalıştı. Evet şimdi her gün kurduğu ama bir türlü kağıt üzerine oturtamadığı hikayelerinden birini yazmaya koyuldu. Bir taraftan yazıyor bir taraftan yazdığı için kendini sevdiği yazarların yazma sürecinde gibi düşlüyordu. Birkaç yazarın kitabını okumak,kalemlerinin izini takip etmek bir ibadetti onun için. Yinede realistti ve onlarla kendini karşılaştırmak gibi bir tek düşünce yoktu aklında.


   Sabah işe erken gitmek zorunda olmamasının iyi tarafı geç saatlere dek uyanık kalabilmekti;kötü tarafı ise geç saatlere dek uyanık kalması yani kendinden kaçıp uykuya sığınamamasıydı. Yaz dedi,bunu yapabilirim ve yapıcam bu gece diye kendine telkinde bulundu ve yazdı. Ne kadar farklı taslaklar kurgulasada hikayeleri birbirinin kopyaları gibiydiler. Kendini yazıyordu her defasında,geçmişini yada geçmişinde ki her hangi birini,bir anısını;bazen biraz değiştiriyor bazense farkında olmadan aynını yazıyordu.

   Kendini her şeyde olduğu gibi yazma konusunda da başarısız buluyordu. Oysa başarılı olduğu bir şeyler vardı;işi örneğin. Evet işini tam anlamıyla yapabilen iş arkadaşları arasındaki tek kişiydi,bu yüzden iş arkadaşlarıyla sadece iş arkadaşıydılar. Özele asla geçmezlerdi;arkadaşlarına göre bu kendini beğenmişlikti,ona göre ise etik olmazdı,iş işte kalmalıydı.

   İyi bir geliri vardı,çocukken hayalini kurduğu semtte yaşıyor ve düşlediği çoğu şeye sahipti ama yine de uzun yıllar önce kendini düşlediği bu yaşlarda, hiç yalnız düşlememişti. Evliydi,iki kızı vardı ve muhtemelen ikizdiler,eşi akademisyen yada öğretmendi kendiside bir iş adamı. Ailece başarılıydılar ve bolca hayır işlerine zamanları kalıyordu;birilerine yardım duygusu hep en güçlü isteğiydi. Gerçi şimdide birilerine yardım ediyordu ama ailesi bunu yapmıyordu çünkü düşlediği eşiyle henüz tanışmamış,kızları henüz doğmamıştı.

   Olsun diyordu kendine “hala evlenmedin mi” diye soranlara,siz evlendiniz de ne oldu birbirinizden şimdiden bıkmış gibisinin diye cevap verirdi ve bu yüzden birkaç arkadaşıyla görüşmüyordu. Çokta hevesli değildi görüşmeye ama bu soruya verilen cevabın ardından arkalarından ağız dolusu küfretmeyi de ihmal etmezdi.

   Yakın zamanda uzun zamandır tanıdığı sayılı arkadaşlarından biri evlenmiş, evlenir evlenmezde onunla bağını kesmişti. Son zamanlarının en acıtan hikayesi buydu,her aklına geldiğinde öfkeden nefesi kesiliyordu. Bu kadar kolay olmamalıydı dostluk diyor arkadaşı uğruna nelerden vazgeçtiğini hatırladıkça ,bir daha asla kimseye taviz yok diye kararlar alıyordu,uygulayacaktı da.

   Öfke diye düşünüyordu bazı zamanlarda;neden bu kadar öfkeliyim diye çok merak ediyordu. Aklına yine anıları hücum ederdi böyle zamanlarda. Bir kız arkadaşı:”bence sen öfke kontrol tedavisi görmelisin” demişti,gülsün mü kızsın mı bilememişti. Kızdan ayrılmış ama dediğini unutmamıştı;psikologa altı hafta kadar gitmiş,psikolog “sende bir problem yok gayet makul sınırlardasın” dediğinde hem sevinmiş,hem de üzülmüştü;çünkü psikologa gelmek hoşuna gitmeye başlamıştı.

   Ama sonra işler farklılaşmıştı,artık ilaç kullanıyor ve ilaçlar bazen gerçekten tek sığınağı olabiliyordu...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder